|
Kategori |
Türkçe |
İngilizce |
|
Common Usage |
|
1 |
Yaygın Kullanım |
konusunda |
about zf.
|
|
This is why we need to be sensible about applying quotas.
İşte bu nedenle kota uygulama konusunda mantıklı olmalıyız.
More Sentences
|
General |
|
2 |
Genel |
müzik konusunda |
musical s.
|
|
She is a musical prodigy and has been playing the piano since she was three.
Müzik konusunda bir dehadır, üç yaşından beri de piyano çalıyor.
More Sentences
|
3 |
Genel |
konusunda |
on zf.
|
|
Today we had the G8's very weak statement on trade and reform.
Bugün G8'in ticaret ve reform konusunda çok zayıf bir açıklaması vardı.
More Sentences
|
4 |
Genel |
politika konusunda |
politically zf.
|
|
He addressed the crowd politically, discussing the upcoming elections.
Politika konusunda kalabalığa seslenerek, yaklaşan seçimler hakkında tartıştı.
More Sentences
|
5 |
Genel |
konusunda |
as regards ed.
|
|
In addition, there is a problem with the Treaty of Nice as regards the distribution of power to the new countries.
Ayrıca, Nice Antlaşması'nda yeni ülkelere güç dağılımı konusunda bir sorun bulunmaktadır.
More Sentences
|
6 |
Genel |
konusunda |
with respect to ed.
|
|
Parliament has cultivated a high profile with respect to human rights.
Parlamento, insan hakları konusunda iyi bir profile sahiptir.
More Sentences
|
7 |
Genel |
konusunda |
in relation to ed.
|
|
Moreover, I should like to ask whether there is agreement in the Council on the policy in relation to Iraq.
Ayrıca, Konsey'de Irak'a ilişkin politika konusunda bir mutabakat olup olmadığını sormak istiyorum.
More Sentences
|
8 |
Genel |
konusunda |
regarding ed.
|
|
I hope that the Member States also find a fair solution regarding how collection facilities are organised.
Umarım Üye Devletler toplama tesislerinin nasıl organize edileceği konusunda da adil bir çözüm bulurlar.
More Sentences
|
9 |
Genel |
konusunda |
as to ed.
|
|
I think that the rapporteur's concerns are legitimate, but I have doubts as to the means.
Raportörün endişelerinin haklı olduğunu düşünüyorum, ancak bunun nasıl yapılacağı konusunda şüphelerim var.
More Sentences
|
10 |
Genel |
konusunda |
concerning ed.
|
|
Concerning public procurement, new legislation is being prepared by the Ministry of Finance.
Kamu alımları konusunda, Maliye Bakanlığı yeni mevzuat hazırlamaktadır.
More Sentences
|
11 |
Genel |
konusunda |
in respect of ed.
|
|
I voted today against giving discharge to the Commission in respect of its management of the 2000 Budget.
Bugün, 2000 yılı Bütçesinin yönetimi konusunda Komisyonun ibra edilmesine karşı oy kullandım.
More Sentences
|
12 |
Genel |
konusunda |
upon ed.
|
|
It would be useful however if, before we begin, we were to agree upon what heading we were to act under.
Ancak başlamadan önce hangi başlık altında hareket edeceğimiz konusunda anlaşmaya varmamız yararlı olacaktır.
More Sentences
|
13 |
Genel |
konusunda |
about ed.
|
|
The Council has not wished to decide about restrictions on catch quotas, which have not been at all realistic.
Konsey, hiç de gerçekçi olmayan avlanma kotalarına ilişkin kısıtlamalar konusunda karar vermek istememiştir.
More Sentences
|
Phrases |
|
14 |
İfadeler |
konusunda |
in regards to ed.
|
|
He is very secretive in regard to his family life.
Aile hayatı konusunda çok ketumdur.
More Sentences
|
15 |
İfadeler |
olup olmadığı konusunda |
as to whether expr.
|
|
There seems to be some confusion as to whether this is an oral amendment.
Bunun sözlü bir değişiklik olup olmadığı konusunda bazı karışıklıklar var gibi görünüyor.
More Sentences
|
16 |
İfadeler |
konusunda |
with regards to expr.
|
|
We all know that so far, the Council has dragged its feet with regard to follow-up regulations of this kind.
Hepimiz biliyoruz ki Konsey şu ana kadar bu tür düzenlemelerin takibi konusunda ayak sürüdü.
More Sentences
|
Colloquial |
|
17 |
Konuşma Dili |
(konusunda/üzerinde) el sıkışmak |
shake on it f.
|
|
We shook on it.
El sıkıştık.
More Sentences
|
18 |
Konuşma Dili |
(konusunda/üzerinde) anlaşmak |
shake on it f.
|
|
Let's shake on it.
Anlaşalım.
More Sentences
|
19 |
Konuşma Dili |
konusunda ciddi |
serious about s.
|
|
It is time we were serious about its implementation.
Bunun uygulanması konusunda ciddi olmamızın zamanı geldi.
More Sentences
|
|
Idioms |
|
20 |
Deyim |
(biri/bir şey) konusunda bölünmüş |
divided on (someone or something) s.
|
|
Once again, Europe is divided on which strategy it should follow.
Avrupa bir kez daha hangi stratejiyi izlemesi gerektiği konusunda bölünmüş durumda.
More Sentences
|
General |
|
21 |
Genel |
kendini tutma (yeme içme konusunda) |
abstinence from i.
|
|
22 |
Genel |
makale (özellikle din/siyaset konusunda bir) |
tract i.
|
|
23 |
Genel |
özellikle yeme içme konusunda kendini tutma |
abstemiousness i.
|
|
24 |
Genel |
birisini özellikle yasadışı işler yapması konusunda kışkırtan kimse |
abetter i.
|
|
25 |
Genel |
kendini tutma (özellikle yeme içme konusunda) |
abstemiousness i.
|
|
26 |
Genel |
kitapçık (özellikle din/siyaset konusunda bir) |
tract i.
|
|
27 |
Genel |
ticaret konusunda yetenekli |
jack of all trades i.
|
|
28 |
Genel |
konusunda ehil |
crackerjack i.
|
|
29 |
Genel |
konusunda uzman |
crackerjack i.
|
|
30 |
Genel |
disiplin konusunda katılık |
sternness i.
|
|
31 |
Genel |
konusunda uzman kişiler |
experts in one's subject i.
|
|
32 |
Genel |
konusunda |
respecting i.
|
|
33 |
Genel |
güvenlik dokümanlarının işaretlenmesi ve korunması konusunda uzman biri |
one skilled in the art of marking and protection of security documents i.
|
|
34 |
Genel |
her daim bronz tenle gezme konusunda takıntılı olan kişi |
tanorexic i.
|
|
35 |
Genel |
saç ve saç derisi bakımı konusunda uzmanlaşmış kimse |
trichologist i.
|
|
36 |
Genel |
annelik konusunda olağanüstü kadın |
alpha mummy i.
|
|
37 |
Genel |
kitaplar konusunda çok bilgili kimse |
bibliognost i.
|
|
38 |
Genel |
konusunda uzman kişi |
subject matter expert i.
|
|
39 |
Genel |
manevra yapma konusunda becerikli kimse |
manoeuvrer i.
|
|
|
40 |
Genel |
kehanet konusunda yetenekli kimse |
mantologist i.
|
|
41 |
Genel |
yönlendirme, etkileme ve idare etme konusunda yetenekli kimse |
whisperer i.
|
|
42 |
Genel |
uçma konusunda beceriklilik |
wingmanship i.
|
|
43 |
Genel |
uçma konusunda yetkinlik |
wingmanship i.
|
|
44 |
Genel |
makinelerin teorisi veya yapımı konusunda uzman kimse |
mechanician [dated] i.
|
|
45 |
Genel |
makine yapımı, kullanımı ve onarımı konusunda uzman kimse |
mechanician [dated] i.
|
|
46 |
Genel |
belirli türden fikir veya faaliyetler konusunda öne çıkan kimse |
merchant i.
|
|
47 |
Genel |
sikkeler konusunda yetkin kimse |
mintman i.
|
|
48 |
Genel |
yeni kelimeler türetme konusunda yetenekli kimse |
mintmaster [obsolete] i.
|
|
49 |
Genel |
biçimin tanımlanması veya tasviri konusunda uzman olan kimse |
morphographer i.
|
|
50 |
Genel |
tutum veya gidişat konusunda ağırlığını koyan kimse |
moulder i.
|
|
51 |
Genel |
karşılıklı espri yapma konusunda becerikli kimse |
reparteeist i.
|
|
52 |
Genel |
içe bakış konusunda iyi olan kimse |
yogi i.
|
|
53 |
Genel |
yaşam, iş ve ilişkiler konusunda tavsiyeler almak üzere tutulan kimse |
lifestyle guru i.
|
|
54 |
Genel |
(insanları tazminat davası açmaları konusunda teşvik edip bu talepleri avukata yönlendiren) komisyoncu |
claims farmer i.
|
|
55 |
Genel |
dante'nin eserleri konusunda uzman olan kimse |
dantean i.
|
|
56 |
Genel |
gregoryen ilahileri konusunda bilgili kimse |
gregorian [obsolete] i.
|
|
57 |
Genel |
bir öğretmen veya profesyonel danışman tarafından öğrencilere ders seçme, mesleğe hazırlanma, ileri eğitim ve kişisel sorunlar konusunda verilen tavsiye |
guidance i.
|
|
58 |
Genel |
rüyaları inceleme ve yorumlama konusunda uzmanlaşan kimse |
oneiroscopist i.
|
|
59 |
Genel |
muhtemel partnerlerini ikna konusunda çok başarılı kimse |
operator i.
|
|
60 |
Genel |
avustralya sömürgesindeki hayat konusunda deneyimli kimse |
old chum [obsolete] i.
|
|
61 |
Genel |
halka bilgi aktarma konusunda becerikli kimse |
communicator i.
|
|
62 |
Genel |
öğretme konusunda yetenekli kimse |
didact i.
|
|
63 |
Genel |
yemek konusunda idareli kimse |
pinchcommons i.
|
|
64 |
Genel |
dürtüye veya arzuya kapılmama konusunda kendini tutma |
continency i.
|
|
65 |
Genel |
(kredi konusunda) risk taşıyan kimse |
fly-by-night i.
|
|
66 |
Genel |
organizasyon konusunda uzman kimse |
organization man i.
|
|
67 |
Genel |
organizasyon konusunda iyi olan kimse |
organization man i.
|
|
68 |
Genel |
organizasyon konusunda uzman kimse |
organisation man i.
|
|
69 |
Genel |
organizasyon konusunda iyi olan kimse |
organisation man i.
|
|
70 |
Genel |
organografi konusunda bilgili kimse |
organographist i.
|
|
71 |
Genel |
organ tanımı konusunda bilgili kimse |
organographist i.
|
|
72 |
Genel |
fosil, mineral ve kayaçların incelenmesi konusunda bilgili kimse |
oryctologist [obsolete] i.
|
|
73 |
Genel |
cinsel kimliği konusunda açık olma |
outness i.
|
|
74 |
Genel |
özellikle ahlaki mükemmelliğe ulaşma konusunda ilerleme kaydetme kapasitesi |
perfectibility i.
|
|
75 |
Genel |
doğa konusunda bilgelik |
physiosophy i.
|
|
76 |
Genel |
akademik tartışma incelikleri konusunda yetkin kimse |
schoolman i.
|
|
77 |
Genel |
hile konusunda becerikli olma |
prestidigitation i.
|
|
78 |
Genel |
sosyalleşme konusunda uzman |
socially adept i.
|
|
79 |
Genel |
tutanak konusunda titiz kimse |
protocolist i.
|
|
|
80 |
Genel |
para konusunda liberal davranmak |
loosen up f.
|
|
81 |
Genel |
konusunda anlaşamamak |
dissent from f.
|
|
82 |
Genel |
müşteriyi daha fazla ürün alması konusunda ikna etmek |
up-sell f.
|
|
83 |
Genel |
çiçek yetiştirme konusunda iyi olmak |
have green fingers f.
|
|
84 |
Genel |
çiçek yetiştirme konusunda becerikli olmak |
have green fingers f.
|
|
85 |
Genel |
bitki yetiştirme konusunda iyi olmak |
have green fingers f.
|
|
86 |
Genel |
bitki yetiştirme konusunda becerikli olmak |
have green fingers f.
|
|
87 |
Genel |
konusunda danışmanlık hizmeti almak |
receive consultancy service on f.
|
|
88 |
Genel |
birisini bir şeyi yapmaması konusunda ikna etmek |
talk someone out of doing something f.
|
|
89 |
Genel |
birini bir şey yapması konusunda cesaretlendirmek |
encourage someone to do something f.
|
|
90 |
Genel |
(para konusunda) tutumlu olmak |
be careful with money f.
|
|
91 |
Genel |
müşterileri konusunda ketum olmak |
discreet about one's clients f.
|
|
92 |
Genel |
birinin karakteri veya yeteneği konusunda yanılmak |
mistake f.
|
|
93 |
Genel |
(zaman konusunda) yanılmak |
mistake f.
|
|
94 |
Genel |
anlaşamadıkları konusunda anlaşmak |
agree to disagree f.
|
|
95 |
Genel |
ödeme konusunda sıkıştırmak |
crave f.
|
|
96 |
Genel |
zevk konusunda seçici davranmak |
discriminate f.
|
|
97 |
Genel |
(bir şey) konusunda çok az şüpheye yer bırakmak |
leave little doubt of (something) f.
|
|
98 |
Genel |
ahlak konusunda çok katı davranan |
straitlaced s.
|
|
99 |
Genel |
özellikle yeme içme konusunda kendini tutan |
abstemious s.
|
|
100 |
Genel |
kendini tutan (özellikle yeme içme konusunda) |
abstemious s.
|
|
101 |
Genel |
seyahat konusunda deneyimli |
traveled s.
|
|
102 |
Genel |
(inter)net konusunda deneyimli/tecrübeli |
web wise s.
|
|
103 |
Genel |
(inter)net konusunda deneyimli/tecrübeli |
webwise s.
|
|
104 |
Genel |
seyahat konusunda deneyimli |
travelled s.
|
|
105 |
Genel |
her daim bronz tenle gezme konusunda takıntılı olan |
tanorexic s.
|
|
106 |
Genel |
güvenliği sağlama ve tehlikeyi önleme konusunda bilinçli olan |
safety-conscious s.
|
|
107 |
Genel |
dil veya zevk konusunda incelikli olan |
mandarin s.
|
|
108 |
Genel |
betimleme konusunda yetersiz |
meager s.
|
|
109 |
Genel |
betimleme konusunda yetersiz |
meagre s.
|
|
110 |
Genel |
özellikle yemek yeme ve uyuma gibi alışkanlıkları konusunda rahatı kaçmış |
mistimed [uk] s.
|
|
111 |
Genel |
mit yaratma konusunda verimli olan |
mythopoetic s.
|
|
112 |
Genel |
cinsellik konusunda sansürsüz |
graphic s.
|
|
113 |
Genel |
özellikle alay amaçlı kıyaslama konusunda yetenekli |
comparative [obsolete] s.
|
|
114 |
Genel |
iş konusunda aktif |
circulation s.
|
|
115 |
Genel |
sonuçlar konusunda temkinli |
circumspective s.
|
|
116 |
Genel |
(bilgelik konusunda) kitap gibi olan |
polyhistoric s.
|
|
117 |
Genel |
(özellikle dil konusunda) müşkülpesent |
pedantic s.
|
|
118 |
Genel |
bir şeyi sergileme konusunda ihtiyatlı olan |
parsimonious s.
|
|
119 |
Genel |
fizyonomi konusunda yetenekli |
physiognomic s.
|
|
120 |
Genel |
fizyonomi konusunda yetenekli |
physiognomical s.
|
|
121 |
Genel |
teknoloji konusunda bilgili |
plugged-in s.
|
|
122 |
Genel |
özellikle yeme içme konusunda kendini tutarak |
abstemiously zf.
|
|
123 |
Genel |
kendini tutarak (özellikle yeme içme konusunda) |
abstemiously zf.
|
|
124 |
Genel |
para konusunda |
moneywise zf.
|
|
125 |
Genel |
konusunda |
on the top of ed.
|
|
126 |
Genel |
konusunda |
on the subject of ed.
|
|
127 |
Genel |
konusunda |
in the matter of ed.
|
|
128 |
Genel |
konusunda |
re ed.
|
|
129 |
Genel |
konusunda |
with regard ed.
|
|
130 |
Genel |
konusunda |
touching ed.
|
|
131 |
Genel |
konusunda |
upo [dialect] ed.
|
|
132 |
Genel |
konusunda |
round ed.
|
|
Phrasals |
|
133 |
Öbek Fiiller |
(bir şey konusunda) zahmete sokmak |
bother with (someone or something) f.
|
|
134 |
Öbek Fiiller |
(bir şey konusunda) zahmet etmek/zahmete girmek |
bother with someone or something f.
|
|
135 |
Öbek Fiiller |
birini bir şey yapması konusunda ikna etmek/oyuna getirmek |
fool someone into something f.
|
|
136 |
Öbek Fiiller |
bir şey konusunda artış göstermek |
gain in f.
|
|
137 |
Öbek Fiiller |
bir şey konusunda/bakımından iyiye gitmek |
gain in f.
|
|
138 |
Öbek Fiiller |
(bir şey yapmaması konusunda) uyarmak |
exhort (one) to (do something) f.
|
|
139 |
Öbek Fiiller |
(bir şey yapmaması konusunda) ikaz etmek |
exhort (one) to (do something) f.
|
|
140 |
Öbek Fiiller |
(bir şey yapması konusunda) tavsiye vermek |
exhort (one) to (do something) f.
|
|
141 |
Öbek Fiiller |
(bir şey yapması konusunda) cesaret vermek |
exhort (one) to (do something) f.
|
|
142 |
Öbek Fiiller |
(bir şey yapması konusunda) cesaretlendirmek |
exhort (one) to (do something) f.
|
|
143 |
Öbek Fiiller |
(bir şey yapması konusunda) teşvik etmek |
exhort (one) to (do something) f.
|
|
144 |
Öbek Fiiller |
(bir şey) yapmak konusunda yan çizmek |
get out of doing (something) f.
|
|
145 |
Öbek Fiiller |
konusunda baskı yapmak |
push toward f.
|
|
146 |
Öbek Fiiller |
birine bir şeyi yapmaması konusunda nasihat vermek |
advise someone against doing something f.
|
|
147 |
Öbek Fiiller |
(birine bir şeyi) yapmaması konusunda nasihat vermek |
advise (one) against (something) f.
|
|
148 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyi) yapmaması konusunda nasihat vermek |
advise against (something) f.
|
|
149 |
Öbek Fiiller |
yapmaması konusunda nasihat vermek |
advise against doing f.
|
|
150 |
Öbek Fiiller |
birine bir şeyi yapmaması konusunda nasihat vermek |
advise someone against doing something f.
|
|
151 |
Öbek Fiiller |
(birine bir şeyi) yapmaması konusunda nasihat vermek |
advise (one) against (something) f.
|
|
152 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyi) yapmaması konusunda nasihat vermek |
advise against (something) f.
|
|
153 |
Öbek Fiiller |
yapmaması konusunda nasihat vermek |
advise against doing f.
|
|
154 |
Öbek Fiiller |
(biriyle) biri/bir şey üzerinde/konusunda uzlaşmak |
compromise on someone or something (with someone) f.
|
|
155 |
Öbek Fiiller |
(biriyle) biri/bir şey konusunda anlaşmaya varmak |
compromise on someone or something (with someone) f.
|
|
156 |
Öbek Fiiller |
(biriyle) biri/bir şey üzerinde/konusunda uzlaşmak |
compromise (on someone or something) with someone f.
|
|
157 |
Öbek Fiiller |
(biriyle) biri/bir şey konusunda anlaşmaya varmak |
compromise (on someone or something) with someone f.
|
|
158 |
Öbek Fiiller |
(biriyle bir şey) üzerinde/konusunda uzlaşmak |
compromise (on something) with (someone) f.
|
|
159 |
Öbek Fiiller |
(biriyle bir şey) konusunda anlaşmaya varmak |
compromise (on something) with (someone) f.
|
|
160 |
Öbek Fiiller |
(bir şey) üzerinde/konusunda uzlaşmak |
compromise on (something) f.
|
|
161 |
Öbek Fiiller |
(bir şey) konusunda anlaşmaya varmak |
compromise on (something) f.
|
|
162 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey konusunda) birine akıl danışmak |
consult (with) someone (about someone or something) f.
|
|
163 |
Öbek Fiiller |
(bir şey) konusunda birine akıl danışmak |
consult (someone) about (something) f.
|
|
164 |
Öbek Fiiller |
birine (bir şey yapma konusunda) meydan okumak |
dare someone (to do something) f.
|
|
165 |
Öbek Fiiller |
biriyle (bir şey yapma konusunda) bahse girmek |
dare someone (to do something) f.
|
|
166 |
Öbek Fiiller |
birini biri/bir şey konusunda utandırmak |
embarrass someone about someone or something f.
|
|
167 |
Öbek Fiiller |
birini biri/bir şey konusunda mahcup etmek |
embarrass someone about someone or something f.
|
|
168 |
Öbek Fiiller |
(birini/kendini bir şey) konusunda ikna etmek/kandırmak |
fool (one or oneself) into (something) f.
|
|
169 |
Öbek Fiiller |
konusunda kandırmak |
fool into f.
|
|
170 |
Öbek Fiiller |
(bir şey) konusunda yardım etmek |
help out with f.
|
|
171 |
Öbek Fiiller |
konusunda yardım etmek |
help with f.
|
|
172 |
Öbek Fiiller |
hakkında/konusunda tereddüt etmek |
hesitate over f.
|
|
173 |
Öbek Fiiller |
(bir şey) konusunda uyanık olmak |
look out for (something) f.
|
|
174 |
Öbek Fiiller |
(bir şey) konusunda laf sokmak |
needle about f.
|
|
175 |
Öbek Fiiller |
(bir şey) konusunda kışkırtmak |
needle about f.
|
|
176 |
Öbek Fiiller |
(bir şey) konusunda iğnelemek |
needle about f.
|
|
177 |
Öbek Fiiller |
(bir şey) konusunda iğneleyici söz söylemek |
needle about f.
|
|
178 |
Öbek Fiiller |
(bir şey) konusunda dokundurmak |
needle about f.
|
|
179 |
Öbek Fiiller |
(birine bir şey yapması konusunda) baskı yapmak |
pressure (one) into (doing something) f.
|
|
180 |
Öbek Fiiller |
(bir şey) konusunda baskı yapmak |
pressure into f.
|
|
181 |
Öbek Fiiller |
(konusunda/üzerinde) el sıkışmak |
shake on f.
|
|
182 |
Öbek Fiiller |
(konusunda/üzerinde) anlaşmak |
shake on f.
|
|
183 |
Öbek Fiiller |
(birini/kendini bir şey yapmak konusunda) tatlı dille kandırmak |
talk (someone or oneself) into (doing) (something) f.
|
|
184 |
Öbek Fiiller |
konuşarak yapmaması konusunda ikna etmek |
talk out of doing f.
|
|
185 |
Öbek Fiiller |
(birine) ödünç aldığı bir şeyi/borcu geri vereceği konusunda güvenmek |
trust (one) for (something) f.
|
|
186 |
Öbek Fiiller |
ödünç aldığı bir şeyi/borcu geri vereceği konusunda güvenmek |
trust for f.
|
|
187 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey) konusunda bir mektup, e-posta göndermek |
write about (someone or something) f.
|
|
Phrases |
|
188 |
İfadeler |
düşüncelerini dillendirme konusunda ketum |
backward about coming forward s.
|
|
189 |
İfadeler |
düşüncelerini dillendirme konusunda ketum |
backwards about coming forward s.
|
|
190 |
İfadeler |
(biri/bir şey) konusunda |
so far as (someone or something) is concerned expr.
|
|
191 |
İfadeler |
… konusunda |
in the... stakes expr.
|
|
192 |
İfadeler |
ne dilediğin konusunda dikkatli ol (bakarsın gerçek olur) |
(be) careful what you wish for(, (because) you just might get it) expr.
|
|
193 |
İfadeler |
biri/bir şey konusunda |
as regards somebody/something expr.
|
|
194 |
İfadeler |
bir şey konusunda |
as to something expr.
|
|
Colloquial |
|
195 |
Konuşma Dili |
borç tavanı (konusunda) ürkek |
debt ceiling chicken i.
|
|
196 |
Konuşma Dili |
başkaları için güç elde etme konusunda yetenekli kişi |
hired gun i.
|
|
197 |
Konuşma Dili |
(politika konusunda) şahin |
hawk i.
|
|
198 |
Konuşma Dili |
uçuş veya helikopterler konusunda çok iyi olan kimse |
rotorhead i.
|
|
199 |
Konuşma Dili |
uçuş veya helikopterler konusunda deneyimli kimse |
rotorhead i.
|
|
200 |
Konuşma Dili |
uçuş veya helikopterler konusunda bilgili kimse |
rotorhead i.
|
|
201 |
Konuşma Dili |
teknoloji konusunda çok bilgili/yetenekli/hevesli kimse |
tech-nerd i.
|
|
202 |
Konuşma Dili |
etrafındakileri kontrol etmek konusunda takıntılı kimse |
control freak i.
|
|
203 |
Konuşma Dili |
hedeflerine kurnazca veya gayriahlaki manevralarla ulaşma konusunda becerikli kimse |
operator i.
|
|
204 |
Konuşma Dili |
okul hayatında/teorik bilgi konusunda başarılı olan kişi |
book smart i.
|
|
205 |
Konuşma Dili |
tahmin konusunda yenilgiyi kabul etmek |
bite f.
|
|
206 |
Konuşma Dili |
bir şey olarak/yapmak konusunda çok deneyimi/tecrübesi olmak |
know what it is to be/do something f.
|
|
207 |
Konuşma Dili |
bir şey yapma konusunda yeterli bilgi sahibi olmak |
know what (one) is doing f.
|
|
208 |
Konuşma Dili |
konusunda bilgili |
clued-in s.
|
|
209 |
Konuşma Dili |
konusunda bilgili |
clued-up s.
|
|
210 |
Konuşma Dili |
...konusunda katedilecek daha çok mesafe var |
a long way down the road expr.
|
|
211 |
Konuşma Dili |
(biri/bir şey) konusunda |
talking of (someone or something) expr.
|
|
212 |
Konuşma Dili |
biri/bir şey konusunda |
talking of somebody/something [uk] expr.
|
|
213 |
Konuşma Dili |
biri/bir şey konusunda usta |
at home with someone or something expr.
|
|
214 |
Konuşma Dili |
biri/bir şey konusunda uzman |
at home with someone or something expr.
|
|
215 |
Konuşma Dili |
biri/bir şey konusunda yeterli |
at home with someone or something expr.
|
|
216 |
Konuşma Dili |
biri/bir şey konusunda yetenekli |
at home with someone or something expr.
|
|
217 |
Konuşma Dili |
ne dilediğin konusunda dikkatli ol (bakarsın gerçek olur) |
be careful what you wish for(, it might (just) come true expr.
|
|
218 |
Konuşma Dili |
(bir şey) konusunda |
speaking of (something) expr.
|
|
219 |
Konuşma Dili |
ne dilediğin konusunda dikkatli ol (bakarsın gerçek olur) |
watch what you wish for(, (because) you just might get it) expr.
|
|
Idioms |
|
220 |
Deyim |
pek gezmeyip seyahat konusunda ahkam kesen kişi |
an armchair traveler i.
|
|
221 |
Deyim |
cinsel ilişki konusunda aşırı istekli olma |
enthusiastic consent i.
|
|
222 |
Deyim |
yatırım konusunda deneyim/bilgi sahibi kimse |
the smart money i.
|
|
223 |
Deyim |
insanları yönetme konusunda başarılı kimse |
a smooth operator i.
|
|
224 |
Deyim |
istediğini yaptırma konusunda başarılı kimse |
a smooth operator i.
|
|
225 |
Deyim |
erken yatma konusunda düzenli olmak |
keep good hours f.
|
|
226 |
Deyim |
(bir şey konusunda) heyecanlı olmak |
be keen about f.
|
|
227 |
Deyim |
bir şey konusunda tekel olmamak |
not have a monopoly on something f.
|
|
228 |
Deyim |
birine bir şey yapması konusunda aşırı baskı yapmak |
high-pressure someone into something f.
|
|
229 |
Deyim |
nasıl yapılacağı konusunda hiçbir fikri olmamak |
have no clue how to do f.
|
|
230 |
Deyim |
savundukları konusunda inatçı olmak |
stick to one's guns f.
|
|
231 |
Deyim |
(olaylar konusunda) burnu iyi koku almak |
have a nose for f.
|
|
232 |
Deyim |
(fiyat konusunda) anlaşmaya varmak |
strike a bargain f.
|
|
233 |
Deyim |
(fiyat konusunda) uzlaşmaya varmak |
strike a bargain f.
|
|
234 |
Deyim |
(fiyat konusunda) uzlaşmaya varmak |
strike a deal f.
|
|
235 |
Deyim |
(fiyat konusunda) anlaşmaya varmak |
strike a deal f.
|
|
236 |
Deyim |
bir şey/bir şey yapmak konusunda kararlı olmak |
be (dead) set on something/on doing something f.
|
|
237 |
Deyim |
(biri/bir şey konusunda) aynı kafada olmak |
be of one/the same mind (about/on somebody/something) f.
|
|
238 |
Deyim |
bir şey/bir şey yapmak konusunda kararlı olmak |
be set on something/on doing something f.
|
|
239 |
Deyim |
birini (biri/bir şey hakkında/konusunda) güncellemek |
bring someone up-to-date (on someone or something) f.
|
|
240 |
Deyim |
birine (biri/bir şey hakkında/konusunda) son gelişmeleri anlatmak/bildirmek/aktarmak |
bring someone up-to-date (on someone or something) f.
|
|
241 |
Deyim |
(bir şeyi yapmak konusunda) sınır koymak |
draw a line at (doing) (something) f.
|
|
242 |
Deyim |
(bir şeyi yapmak konusunda) sınır çizmek |
draw a line at (doing) (something) f.
|
|
243 |
Deyim |
(bir şeyi yapmak konusunda) set çekmek |
draw a line at (doing) (something) f.
|
|
244 |
Deyim |
(birine biri/bir şey) konusunda hesap vermek |
give (one) an account of (someone or something) f.
|
|
245 |
Deyim |
(birine biri/bir şey) konusunda açıklama yapmak |
give (one) an account of (someone or something) f.
|
|
246 |
Deyim |
(birine biri/bir şey) konusunda bilgi vermek |
give (one) an account of (someone or something) f.
|
|
247 |
Deyim |
(birine biri/bir şey) konusunda/hakkında hesap vermek |
give an account (of someone or something) (to someone) f.
|
|
248 |
Deyim |
(birine biri/bir şey) konusunda/hakkında açıklama yapmak |
give an account (of someone or something) (to someone) f.
|
|
249 |
Deyim |
(birine biri/bir şey) konusunda/hakkında bilgi vermek |
give an account (of someone or something) (to someone) f.
|
|
250 |
Deyim |
(birine biri/bir şey) konusunda/hakkında hesap vermek |
give someone an account of someone or something f.
|
|
251 |
Deyim |
(birine biri/bir şey) konusunda/hakkında açıklama yapmak |
give someone an account of someone or something f.
|
|
252 |
Deyim |
(birine biri/bir şey) konusunda/hakkında bilgi vermek |
give someone an account of someone or something f.
|
|
253 |
Deyim |
(biri/bir şey) konusunda/hakkında hesap vermek |
give an account of (someone or something) f.
|
|
254 |
Deyim |
(biri/bir şey) konusunda/hakkında açıklama yapmak |
give an account of (someone or something) f.
|
|
255 |
Deyim |
(biri/bir şey) konusunda/hakkında bilgi vermek |
give an account of (someone or something) f.
|
|
256 |
Deyim |
(biri/bir şey konusunda) abartılı davranmak |
go overboard (for somebody/something) f.
|
|
257 |
Deyim |
(biri/bir şey konusunda) ölçüyü kaçırmak |
go overboard (for somebody/something) f.
|
|
258 |
Deyim |
(biri/bir şey konusunda) abartılı davranmak |
go overboard (about somebody/something) f.
|
|
259 |
Deyim |
(biri/bir şey konusunda) ölçüyü kaçırmak |
go overboard (about somebody/something) f.
|
|
260 |
Deyim |
bir şey konusunda büyük umutları olmak |
have (high) hopes of something f.
|
|
261 |
Deyim |
bir şey konusunda büyük umutlar beslemek |
have (high) hopes of something f.
|
|
262 |
Deyim |
(bir şeyi yapmak konusunda) işi zor olmak |
have your work cut out (to do something/doing something) f.
|
|
263 |
Deyim |
bir şey (yapma) konusunda doğal becerisi olmak |
have a gift for (doing) something f.
|
|
264 |
Deyim |
bir şey (yapma) konusunda doğuştan yetenekli olmak |
have a gift for (doing) something f.
|
|
265 |
Deyim |
(bir şey) konusunda tekel olmak |
have a monopoly on (something) f.
|
|
266 |
Deyim |
(bir şey konusunda) burnu iyi koku almak |
have a nose for something f.
|
|
267 |
Deyim |
(bir şey konusunda) tahminde bulunmak |
have an inkling (of something) f.
|
|
268 |
Deyim |
(bir şey konusunda) varsayımda bulunmak |
have an inkling (of something) f.
|
|
269 |
Deyim |
(bir şey konusunda) açık görüşlü olmak |
have an open mind (on/about something) f.
|
|
270 |
Deyim |
(bir şey konusunda) ön yargılı olmamak |
have an open mind (on/about something) f.
|
|
271 |
Deyim |
(bir şey konusunda) açık görüşlü olmak |
keep an open mind (on/about something) f.
|
|
272 |
Deyim |
(bir şey konusunda) ön yargılı olmamak |
keep an open mind (on/about something) f.
|
|
273 |
Deyim |
(bir şey yapmak konusunda) işi zor olmak |
have your work cut out (to do something/doing something) f.
|
|
274 |
Deyim |
(birine bir şey yapması konusunda) aşırı baskı yapmak |
high-pressure (one) into (doing something) f.
|
|
275 |
Deyim |
(birine bir şey yapması konusunda) aşırı baskı yapmak |
high-pressure into f.
|
|
276 |
Deyim |
bir konuda/bir şey yapma konusunda dobra olmak |
make no bones about something/about doing something f.
|
|
277 |
Deyim |
bir konuda/bir şey yapma konusunda şeffaf olmak |
make no bones about something/about doing something f.
|
|
278 |
Deyim |
bir şeyi yapmak konusunda yeteneksiz/beceriksiz olmak |
not be able to do something for toffee f.
|
|
279 |
Deyim |
başkalarıyla iş birliği yapmak konusunda iyi olmak |
play well with others f.
|
|
280 |
Deyim |
savundukları konusunda inatçı olmak |
stick to guns f.
|
|
281 |
Deyim |
bir şey yapmak konusunda bir daha düşünmek |
think better of it/of doing something f.
|
|
282 |
Deyim |
konusunda uzman |
ahead of the curve s.
|
|
283 |
Deyim |
konusunda lider |
ahead of the curve s.
|
|
284 |
Deyim |
konusunda önde gelen |
ahead of the curve s.
|
|
285 |
Deyim |
konusunda yetkin |
ahead of the curve s.
|
|
286 |
Deyim |
konusunda ön sıralarda gelen/etkili |
ahead of the curve s.
|
|
287 |
Deyim |
bir şeyi yapma konusunda katı |
religious about doing something s.
|
|
288 |
Deyim |
(biri/bir şey) konusunda ayrılığa düşmüş |
divided on (someone or something) s.
|
|
289 |
Deyim |
konusunda azimli |
bound and determined to s.
|
|
290 |
Deyim |
(bir şey yapmak) konusunda azimli |
bound and determined to (do something) s.
|
|
291 |
Deyim |
(biri/bir şey) konusunda çok katı |
death on (someone or something) s.
|
|
292 |
Deyim |
(bir şey) konusunda çok becerikli |
death on (something) s.
|
|
293 |
Deyim |
(bir şey) konusunda yetenekli |
death on (something) s.
|
|
294 |
Deyim |
(bir şey) konusunda/yönünden zengin |
long on one thing and short on another s.
|
|
295 |
Deyim |
(bir şey) konusunda/yönünden eksik kalmış |
long on one thing and short on another s.
|
|
296 |
Deyim |
(bir şey) konusunda/hakkında katı |
religious about (something) s.
|
|
297 |
Deyim |
(bir şey) konusunda/hakkında kuralcı |
religious about (something) s.
|
|
298 |
Deyim |
(bir şeyi) yapma konusunda katı |
religious about doing s.
|
|
299 |
Deyim |
(bir şeyi) yapma konusunda/hakkında kuralcı |
religious about doing s.
|
|
300 |
Deyim |
(bir şey yapmak) konusunda kararsız |
reluctant to (do something) s.
|
|
301 |
Deyim |
(bir şey yapmak) konusunda tereddütlü |
reluctant to (do something) s.
|
|
302 |
Deyim |
yapmak konusunda kararsız |
reluctant to do s.
|
|
303 |
Deyim |
yapmak konusunda tereddütlü |
reluctant to do s.
|
|
304 |
Deyim |
iyilik konusunda birinin/bir şeyin yanından/yakınından bile geçemez |
not half as good as somebody/something expr.
|
|
305 |
Deyim |
(bir şeyin) iyi mi kötü mü olduğu konusunda henüz bir karar varılmadı |
the jury is (still) out (on something) expr.
|
|
306 |
Deyim |
(bir şeyin) iyi mi kötü mü olduğu konusunda henüz bir karar varılmadı |
the jury are (still) out (on something) expr.
|
|
307 |
Deyim |
(bir şey) konusunda avantajlı |
to windward of (something) [obsolete] expr.
|
|
308 |
Deyim |
(dersler/cevaplar konusunda) yardıma ihtiyacım var! |
throw me a bone! exclam.
|
|
Speaking |
|
309 |
Konuşma |
ayakkabı konusunda çok zevklisiniz |
you have great taste in shoes expr.
|
|
310 |
Konuşma |
bu kadar korkunç bir olayın arkasında ne gibi bir neden olduğu konusunda herhangi bir fikrim yok |
I have no idea what the motive behind such an horrific act might be expr.
|
|
311 |
Konuşma |
bizim kim olduğumuz konusunda hiçbir fikrin yok |
you have no idea who we are expr.
|
|
312 |
Konuşma |
gitme konusunda ciddi misin? |
are you serious about going? expr.
|
|
313 |
Konuşma |
isimleri akılda tutma konusunda çok başarılı değilim |
I'm terrible at names expr.
|
|
314 |
Konuşma |
isimleri akılda tutma konusunda özürlüyüm/başarısızım |
I'm awful at names expr.
|
|
315 |
Konuşma |
isimler konusunda özürlüyüm |
I'm awful at names expr.
|
|
316 |
Konuşma |
isimler konusunda özürlüyüm |
I'm terrible at names expr.
|
|
317 |
Konuşma |
isimler konusunda kötüyüm |
I'm awful at names expr.
|
|
318 |
Konuşma |
isimleri akılda tutma konusunda çok başarılı değilim |
I'm awful at names expr.
|
|
319 |
Konuşma |
isimleri akılda tutma konusunda özürlüyüm/başarısızım |
I'm terrible at names expr.
|
|
320 |
Konuşma |
isimleri hatırlama konusunda zayıfım |
I'm terrible at names expr.
|
|
321 |
Konuşma |
isimler konusunda kötüyüm |
I'm terrible at names expr.
|
|
322 |
Konuşma |
isimleri hatırlama konusunda zayıfım |
I'm awful at names expr.
|
|
323 |
Konuşma |
konusunda bir gelişme var mı |
are there any improvements expr.
|
|
324 |
Konuşma |
konusunda bir gelişme var mı |
is there any progress on the expr.
|
|
325 |
Konuşma |
konusunda bir gelişme var mı |
are there any developments expr.
|
|
326 |
Konuşma |
kimse futbol konusunda onunla ölçüşemez |
no one rivals him in soccer expr.
|
|
327 |
Konuşma |
konusunda gelişme var mı |
are there any progress on the expr.
|
|
328 |
Konuşma |
konusunda gelişme var mı |
are there any developments expr.
|
|
329 |
Konuşma |
ne olup bittiği konusunda hiçbir fikrin yok |
you don't have any idea what's going on expr.
|
|
330 |
Konuşma |
konusunda gelişme var mı |
are there any improvements expr.
|
|
331 |
Konuşma |
konusunda gelişme var mı |
any update on the expr.
|
|
332 |
Konuşma |
oraya gidip gitmeyeceğimiz konusunda konuştuk |
we talked about whether we will go there expr.
|
|
333 |
Konuşma |
konusunda gelişme var mı |
are there any developments in expr.
|
|
334 |
Konuşma |
onu tanıdığı konusunda yalan söylüyor |
he lies about knowing him expr.
|
|
335 |
Konuşma |
konusunda bir gelişme var mı |
are there any developments in expr.
|
|
336 |
Konuşma |
konusunda bir gelişme var mı |
any update on the expr.
|
|
337 |
Konuşma |
ne olup bittiği konusunda hiçbir fikriniz yok |
you don't have any idea what's going on expr.
|
|
338 |
Konuşma |
yaşım konusunda yalan söylüyorum |
I lie about my age expr.
|
|
339 |
Konuşma |
isimleri akılda tutma konusunda çok başarılı/hiç iyi değilim |
I'm awful with names expr.
|
|
340 |
Konuşma |
isimleri hatırlama konusunda zayıfım |
I'm awful with names expr.
|
|
341 |
Konuşma |
isimler konusunda kötüyüm |
I'm awful with names expr.
|
|
342 |
Konuşma |
isimleri akılda tutma konusunda özürlüyüm/başarısızım |
I'm awful with names expr.
|
|
343 |
Konuşma |
isimleri akılda tutma konusunda çok başarılı/hiç iyi değilim |
I'm awful at names expr.
|
|
344 |
Konuşma |
isimleri hatırlama konusunda zayıfım |
I'm awful at names expr.
|
|
345 |
Konuşma |
isimler konusunda kötüyüm |
I'm awful at names expr.
|
|
346 |
Konuşma |
isimleri akılda tutma konusunda özürlüyüm/başarısızım |
I'm awful at names expr.
|
|
347 |
Konuşma |
isimleri akılda tutma konusunda çok başarılı/hiç iyi değilim |
I'm terrible at names expr.
|
|
348 |
Konuşma |
isimleri hatırlama konusunda zayıfım |
I'm terrible at names expr.
|
|
349 |
Konuşma |
isimler konusunda kötüyüm |
I'm terrible at names expr.
|
|
350 |
Konuşma |
isimleri akılda tutma konusunda özürlüyüm/başarısızım |
I'm terrible at names expr.
|
|
351 |
Konuşma |
isimleri akılda tutma konusunda çok başarılı/hiç iyi değilim |
I'm terrible with names expr.
|
|
352 |
Konuşma |
isimleri hatırlama konusunda zayıfım |
I'm terrible with names expr.
|
|
353 |
Konuşma |
isimler konusunda kötüyüm |
I'm terrible with names expr.
|
|
354 |
Konuşma |
isimleri akılda tutma konusunda özürlüyüm/başarısızım |
I'm terrible with names expr.
|
|
Trade/Economic |
|
355 |
Ticaret/Ekonomi |
sahibi tarafından belirli bir tarihten önce hisse senedinin kullanılamayacağı konusunda hüküm içeren senet |
noncallable bond i.
|
|
356 |
Ticaret/Ekonomi |
belli bir ekonomik varlığın bugün belirlenen sabit bir fiyattan gelecekte birkaç aylık süre sonunda teslim edilmek kaydıyla satılması konusunda yapılan sözleşme |
forward contract i.
|
|
357 |
Ticaret/Ekonomi |
başkalarına onarılmaz zararlara yol açtığı için bir kişi veya kurumun bir eylemi yapmaması konusunda mahkeme tarafından verilen karar |
injunction i.
|
|
358 |
Ticaret/Ekonomi |
bir işin programa göre yürütülüp yürütülmediğinin denetlenmesi ve yapılması gerekli düzenlemeler konusunda yönetime bilgi verilmesi |
follow-up i.
|
|
359 |
Ticaret/Ekonomi |
daha önceden çocuklar konusunda/çocuklarla ilgili bir alanda çalışma deneyimi |
previous experience of working with children i.
|
|
360 |
Ticaret/Ekonomi |
istekli bir alıcı ile ilgisiz fakat istekli bir satıcının serbest bir biçimde alım satım işlemi konusunda anlaşmaya varabilecekleri fiyat |
arm's-length price i.
|
|
361 |
Ticaret/Ekonomi |
mal konusunda gelecek sözleşmeleri yapan aracı |
commodity broker i.
|
|
362 |
Ticaret/Ekonomi |
mali bir kurumun şirket alacaklı hesaplarını devralma ve borçlarını tahsil etme konusunda onlarla olduğu düzenleme |
factoring i.
|
|
363 |
Ticaret/Ekonomi |
menkul değer fiyat değişmeleri konusunda bir teori |
random walk theory i.
|
|
364 |
Ticaret/Ekonomi |
şirket işlerinin sorumluluklarını genişletme ve çalışanları kendilerini iş tanımlarındaki şey ile sınırlandırmamaları konusunda cesaretlendirme |
dejobbing i.
|
|
365 |
Ticaret/Ekonomi |
taviz değişimi konusunda hükümetlerarası pazarlık |
negotiations i.
|
|
366 |
Ticaret/Ekonomi |
özellikle akıl sağlığı çalışmaları konusunda eğitilmiş kalifiye sosyal hizmetler uzmanı |
approved social worker i.
|
|
367 |
Ticaret/Ekonomi |
fiyat konusunda mutabık kalmak |
agree on the price f.
|
|
368 |
Ticaret/Ekonomi |
fiyat konusunda mutabık kalmak |
agree upon the price f.
|
|
369 |
Ticaret/Ekonomi |
(yeni çalışana) işinde başarılı olması için gerekli beceri ve bilgi konusunda yardımcı olmak |
onboard f.
|
|
370 |
Ticaret/Ekonomi |
(yeni çalışana) işinde başarılı olması için gerekli beceri ve bilgi konusunda yardımcı olmak |
on-board f.
|
|
Law |
|
371 |
Hukuk |
özellikle cinsel ilişkiler konusunda yasaların öngördüğü norm |
nature i.
|
|
372 |
Hukuk |
bir sözleşmenin yükümlülükleri ile borçlu olan kimse aleyhine sorumluluklarını aynen yerine getirmesi konusunda mahkemeye yapılan başvuru |
bill for specific performance i.
|
|
373 |
Hukuk |
bir şey yapmak konusunda açılan dava |
action of mandamus i.
|
|
374 |
Hukuk |
borçlu ile alacaklılar arasında borçlunun ibrası konusunda yapılan sözleşme |
composition deed i.
|
|
375 |
Hukuk |
bir şeyin gerçekleştirilmesi konusunda mahkemece verilen emir |
mandatory injunction i.
|
|
376 |
Hukuk |
bir ilanın dizilmesi fakat ikinci bir emre kadar yayınlanmaması konusunda gazete veya dergi yönetimine verilen talimat |
wait-order i.
|
|
377 |
Hukuk |
kira süresi sonunda kiralayan tarafa kiralanan mülkün satın alınabilmesi konusunda seçme hakkı tanıyan kira sözleşmesi |
lease with option to purchase i.
|
|
378 |
Hukuk |
mirasın varislerinden yaşça en büyük olanına miras hisselerini seçme konusunda tanınan hak |
esnecy i.
|
|
379 |
Hukuk |
değerli evrakı icra konusunda yasal hakka sahip kimse |
holder i.
|
|
380 |
Hukuk |
kolluk kuvvetlerinin gözaltına alınan kimseyi sessiz kalma ve avukat tutma hakkına sahip olduğu konusunda uyarmasını zorunlu kılan hüküm |
miranda rule [us] i.
|
|
381 |
Hukuk |
başvuranın genellikle duruşma yapılması konusunda yönlendirme talep ettiği, mahkemeye veya yargıca yapılan sözlü veya yazılı başvuru |
motion i.
|
|
382 |
Hukuk |
dava vekilinin özel bir durum için yasaların nasıl uygulanması gerektiği konusunda verdiği resmi ve genellikle yazılı olan değerlendirme |
opinion i.
|
|
383 |
Hukuk |
(tarafı olmayan davaları belirtmek için kullanılır) konusunda |
in re ed.
|
|
Politics |
|
384 |
Siyasal |
krallığın kilise konusunda en yüksek yetkiye sahip olması ilkesi |
regalism i.
|
|
385 |
Siyasal |
krallığın kilise konusunda en yüksek yetkiye sahip olması ilkesini benimseyen kimse |
regalist i.
|
|
386 |
Siyasal |
suçlu veya terörist ile yetkililer arasında, rehinelerin bırakılması ve teslim olma konusunda yapılan pazarlık |
negotiations i.
|
|
387 |
Siyasal |
ceza yargılarının milletler arası değeri konusunda avrupa sözleşmesi |
european convention on the international validity of criminal judgments i.
|
|
388 |
Siyasal |
iki taraflı gözetim konusunda karar |
decision on bilateral surveillance i.
|
|
389 |
Siyasal |
politikalar konusunda yol gösterme |
policy guidance i.
|
|
390 |
Siyasal |
verilere ilişkin standart ve kodlara uyum konusunda raporlar |
reports on the observance of standards and codes i.
|
|
391 |
Siyasal |
vasiyetnamelerin tescili konusunda bir usul kurulmasına ilişkin sözleşme |
convention on the establishment of a scheme of registration of wills i.
|
|
392 |
Siyasal |
2015 sonrası kalkınma gündemi konusunda seçkin kişiler üst düzeyli panel |
high-level panel of eminent persons on the post-2015 development agenda i.
|
|
393 |
Siyasal |
özellikle balıkçılık ve denizciliğin düzenlenmesi konusunda yargı yetkisi bulunan kurul |
conservancy [uk] i.
|
|
394 |
Siyasal |
bir hakkın varlığı konusunda mutabakata varmak |
agree to a right f.
|
|
395 |
Siyasal |
anlaşamadıkları konusunda uzlaşmak |
agree to disagree f.
|
|
Institutes |
|
396 |
Kurum/Kuruluş |
göç ve sınır ihlalleri konusunda bilgi değişim ve paylaşım merkezi |
centre for information, discussion and exchange on the crossing of frontiers and immigration i.
|
|
397 |
Kurum/Kuruluş |
özellikle hayvanlar konusunda insani amaç ve uygulamaları destekleyen kuruluş |
humane society i.
|
|
398 |
Kurum/Kuruluş |
(britanya'da) anne babaların çocukları konusunda anonim olarak danışabilecekleri gönüllü bir kuruluş |
parents anonymous [uk] i.
|
|
Industry |
|
399 |
Sanayi |
kariyer konusunda yardımcı olması için tecrübeli birini kıdemsiz çalışana danışman olarak atama |
mentoring i.
|
|
400 |
Sanayi |
çalışanları birden fazla görevi yürütme konusunda eğitime tabi tutma |
multiskilling i.
|
|
Insurance |
|
401 |
Sigortacılık |
(sigorta vb. konusunda) bölge ayrımcılığı yapmak |
redline f.
|
|
Media |
|
402 |
Medya |
medya ve iletişim araçlarının kullanımı konusunda danışmanlık veren kimse |
media consultant i.
|
|
403 |
Medya |
medya ve iletişim araçlarının kullanımı konusunda danışmanlık veren kimse |
media guru i.
|
|
Technical |
|
404 |
Teknik |
oşinografi konusunda uzman |
oceanographer i.
|
|
405 |
Teknik |
talaşlı imalat konusunda uzmanlaşan |
specialized in machining i.
|
|
406 |
Teknik |
ses kaydını metne çevirme konusunda uzmanlaşmış kişi |
audio-typist i.
|
|
407 |
Teknik |
talaşlı imalat konusunda uzmanlaşmış |
specialized in machining s.
|
|
Computer |
|
408 |
Bilgisayar |
bilgisayarlar ve programlama konusunda otorite olan kimse |
computer guru i.
|
|
Informatics |
|
409 |
Bilişim |
takma ad kullanarak internette materyal yayınlama hakkı konusunda var olan fikir ayrılığı |
nym war i.
|
|
Construction |
|
410 |
İnşaat |
(britanya'da) ev inşaatı, tasarımı ve tesisleri konusunda belirlenmiş bir dizi standart |
parker morris standard i.
|
|
Aeronautic |
|
411 |
Havacılık |
geçerlilik veya kullanım konusunda hiçbir sınırlaması bulunmayan tarife |
normal fare i.
|
|
412 |
Havacılık |
yeterlilik konusunda kuşku |
doubt of competency i.
|
|
413 |
Havacılık |
pilotlara ve uçuş mürettebatına uçuş araçlarının kullanımı konusunda yer eğitimi veren bir cihaz |
link trainer® i.
|
|
Marine |
|
414 |
Denizcilik |
yiyecek konusunda cimri kimse |
pinchgut i.
|
|
415 |
Denizcilik |
yemek konusunda cimri |
pinchgut s.
|
|
Medical |
|
416 |
Medikal |
duyguları tanımlama ve açıklama konusunda yetersizlik |
alexithymia i.
|
|
417 |
Medikal |
hipnoloji konusunda eğitimli kimse |
hypnologist i.
|
|
418 |
Medikal |
sitoteknoloji konusunda eğitimli tıp teknisyeni |
cytotechnologist i.
|
|
419 |
Medikal |
sitoteknoloji konusunda eğitimli tıp teknisyeni |
cytotechnician i.
|
|
Anatomy |
|
420 |
Anatomi |
kaslar konusunda uzman kimse |
myographist [obsolete] i.
|
|
Psychology |
|
421 |
Psikoloji |
posta pulu toplama konusunda tutkulu olan kimse |
timbromaniac i.
|
|
422 |
Psikoloji |
kas konusunda yetersiz olma takıntısı |
muscle dysmorphia i.
|
|
Biology |
|
423 |
Biyoloji |
diyatomlar konusunda uzmanlaşmış kimse |
diatomist i.
|
|
Social Sciences |
|
424 |
Sosyal Bilimler |
amerikan yerlilerinin kültürü, dili veya ilişkileri konusunda uzman kimse |
american indianist i.
|
|
425 |
Sosyal Bilimler |
(kürtaj konusunda) yaşam taraftarı |
pro-life i.
|
|
426 |
Sosyal Bilimler |
ritüeller ve törenler konusunda uzman antropolog |
ritualist i.
|
|
427 |
Sosyal Bilimler |
halk yararına işler konusunda gönüllü olma |
community spirit i.
|
|
428 |
Sosyal Bilimler |
(kürtaj konusunda) tercih taraftarı |
pro-choice s.
|
|
Education |
|
429 |
Eğitim |
yurt yaşantısı konusunda sorunu veya sorusu olan öğrencilerin ilk danıştığı görevli |
community assistant (ca) i.
|
|
430 |
Eğitim |
yurt yaşantısı konusunda sorunu veya sorusu olan öğrencilerin ilk danıştığı görevli |
community advisor i.
|
|
431 |
Eğitim |
yurt yaşantısı konusunda sorunu veya sorusu olan öğrencilerin ilk danıştığı görevli |
peer advisor i.
|
|
432 |
Eğitim |
yurt yaşantısı konusunda sorunu veya sorusu olan öğrencilerin ilk danıştığı görevli |
senior resident i.
|
|
433 |
Eğitim |
yurt yaşantısı konusunda sorunu veya sorusu olan öğrencilerin ilk danıştığı görevli |
resident mentor i.
|
|
434 |
Eğitim |
yurt yaşantısı konusunda sorunu veya sorusu olan öğrencilerin ilk danıştığı görevli |
resident assistant (ra) i.
|
|
435 |
Eğitim |
yurt yaşantısı konusunda sorunu veya sorusu olan öğrencilerin ilk danıştığı görevli |
resident advisor (ra) i.
|
|
436 |
Eğitim |
üniversite hocalarının öğrenciler arasında dil, din, ırk ve cinsel yönelim konusunda ayrım yapmayacağına dair yazmaları gereken bir beyanname |
EDI statement (equity, diversity and inclusion statement) i.
|
|
437 |
Eğitim |
burs alma konusunda uzmanlaşan öğrenci |
grantsman i.
|
|
438 |
Eğitim |
hitabet veya ikna konusunda yeterli kimse |
oralist i.
|
|
Literature |
|
439 |
Edebiyat |
genç erkekler ve özel yaşamları konusunda kurgu eserleri içeren edebi tür |
lad lit i.
|
|
440 |
Edebiyat |
jane austen veya yazıları konusunda uzman kimse |
austenite i.
|
|
Linguistics |
|
441 |
Dilbilim |
amerika'nın yerlisi olan halkların dilleri konusunda uzman kimse |
americanist i.
|
|
442 |
Dilbilim |
dil bilgisi standartları ve ilkeleri konusunda aşırı detaycılık |
grammatism i.
|
|
443 |
Dilbilim |
doğal dil işlemede bilgisayar kullanan bilgisayar bilimi ve dilbilim konusunda eğitim almış kimse |
computational linguist i.
|
|
444 |
Dilbilim |
ritim konusunda iniş-çıkış gösteren ölçü |
singsong i.
|
|
Religious |
|
445 |
Dini |
afrika'da geleneksel ruhsal ilaçlar konusunda deneyimli rahip ve doktor |
jujuman i.
|
|
446 |
Dini |
afrika'da geleneksel ruhsal ilaçlar konusunda deneyimli rahip ve doktor |
obeahman i.
|
|
447 |
Dini |
afrika'da geleneksel ruhsal ilaçlar konusunda deneyimli rahip ve doktor |
root doctor i.
|
|
448 |
Dini |
afrika'da geleneksel ruhsal ilaçlar konusunda deneyimli rahip ve doktor |
leaf doctor i.
|
|
449 |
Dini |
(musevilik'te) masora konusunda uzman alim |
masorete i.
|
|
450 |
Dini |
(musevilik'te) masora konusunda uzman alim |
massorete i.
|
|
451 |
Dini |
(hindistan'da) başkalarına din konusunda yardımcı olan okumuş müslüman |
maulvi i.
|
|
452 |
Dini |
(hindistan'da) başkalarına din konusunda yardımcı olan okumuş müslüman |
moulvi i.
|
|
453 |
Dini |
2. yüzyılda frigyalı montanus'un kutsal ruh'un bedeninde barındığını ve insanları yönlendirme konusunda kendisini aracı seçtiğini ileri sürdüğü öğretilerine verilen ad |
montanism i.
|
|
454 |
Dini |
ester'in yahudileri haman'ın yıkımından kurtarma konusunda tavsiyeler veren bir akrabası |
mordecai i.
|
|
455 |
Dini |
geleneksel yahudi dininin temel unsurlarını muhafaza eden ve dini uygulamaların modernleştirilmesi konusunda esneklik barındıran bir hareket |
conservative judaism i.
|
|
456 |
Dini |
papalık fetvaları konusunda uzman kilise hukukçusu |
decretist i.
|
|
457 |
Dini |
papalık fetvaları konusunda uzman kilise hukukçusu |
decretalist i.
|
|
458 |
Dini |
tanrının varlığı veya yokluğu konusunda tarafsız olan kimse |
freethinker i.
|
|
459 |
Dini |
yeme içme konusunda musevilik kurallarına uymak |
keep kosher f.
|
|
460 |
Dini |
incil konusunda vaaz vermek |
gospel f.
|
|
Philosophy |
|
461 |
Felsefe |
bilgi ve insan bilgi işleme konusunda yapılan disiplinler arası çalışmalar |
epistemics i.
|
|
462 |
Felsefe |
nesnel felsefe konusunda yeterli kimse |
objectist i.
|
|
Environment |
|
463 |
Çevre |
yeni binek otomobillerin yakıt ekonomisi ve co2 emisyonu konusunda tüketicilerin bilgilendirilmesi |
availability of consumer information on fuel economy and co2 emissions in respect of the marketing of new passenger cars i.
|
|
Military |
|
464 |
Askeri |
kıyı, nehir ve deniz ortamlarında harekat düzenleme konusunda bir harp uzmanlığı |
naval special warfare i.
|
|
465 |
Askeri |
mayın faaliyetleri konusunda haberleşmek üzere kurulan sistematik iletişim |
minefield report i.
|
|
466 |
Askeri |
savaş alanının şekillendirilmesi konusunda taktik ve/veya harekat komutanına yardımcı olan mühendislik görevleri |
combat engineering i.
|
|
467 |
Askeri |
(eskiden) talim konusunda uzman olup birliğin başında durmakla görevlendirilen asker |
flugelman i.
|
|
Mythology |
|
468 |
Mitoloji |
(yunan mitolojisinde) halkını truva atı konusunda uyardığı için iki oğluyla beraber iki deniz yılanı tarafından öldürülen truvalı apollo rahibi |
laocoon i.
|
|
Abbreviation |
|
469 |
Kısaltma |
üniversitelere yapılacak mali destekler konusunda hükümete danışmanlık yapan komite |
ugc (university grants committee) i.
|
|
Latin |
|
470 |
Latince |
işlemin konusunda hata |
error in corpore i.
|
|
Archaic |
|
471 |
Eski Kullanım |
(birini borç ödeme konusunda) oyalamak |
delay f.
|
|
472 |
Eski Kullanım |
(özellikle dil konusunda) müşkülpesent |
pedantical s.
|
|
Entomology |
|
473 |
Böcek Bilimi |
çift kanatlılar takımına mensup sinekler konusunda uzman kimse |
dipterist i.
|
|
Slang |
|
474 |
Argo |
cinsel ilişki konusunda rahat genç kadın |
bed bunny i.
|
|
475 |
Argo |
birçok konuda uzman olan iyi dans eden karşı cinsle konuşma konusunda iyi olan kişi |
brofessional i.
|
|
476 |
Argo |
doğayı koruma konusunda aşırı takıntılı kimse |
econut i.
|
|
477 |
Argo |
yasadışı uyuşturucu polisliği konusunda uzman kolluk kuvvetleri |
junk squad [dated] i.
|
|
478 |
Argo |
patlayıcı ve fişekler konusunda uzmanlaşan/uzman kimse |
powder monkey i.
|
|
479 |
Argo |
dinamit kullanımı konusunda uzman kimse |
powder monkey i.
|
|
480 |
Argo |
dijital bir görüntünün çözünürlüğü, netliği ve kalitesi konusunda çok hassas/dikkatli kimse |
pixel peeper i.
|
|
481 |
Argo |
flört konusunda başarılı erkekleri çekemeyen/kıskanan kimse |
playa hata i.
|
|
482 |
Argo |
kadınlarla takılma konusunda başarılı kişileri çekemeyen/kıskanan kimse |
playa hata i.
|
|
483 |
Argo |
kalça döndürme konusunda uzmanlaşmış striptizci |
grinder i.
|
|
484 |
Argo |
başkalarıyla kendi çıkarları için ilişki kurmak/kendini pazarlamak konusunda başarılı kimse |
schmoozer i.
|
|
485 |
Argo |
özellikle kahve ve alkol gibi içecekler konusunda kasıntılık yapan/seçici davranan/moda olan şeylere yönelen kimse |
sipster i.
|
|
486 |
Argo |
başarılı olmak konusunda isteklilik/tutku/kararlılık |
spizzerinctum [old-fashioned] i.
|
|
487 |
Argo |
başarılı olmak konusunda isteklilik/tutku/kararlılık |
spizzerinktum [old-fashioned] i.
|
|
488 |
Argo |
günlük hayatta/pratik bilgi konusunda başarılı olan kişi |
street smarts i.
|
|
489 |
Argo |
sosyal sorumluluklarını yerine getirme konusunda kaypaklık yapan kimse |
flake i.
|
|
490 |
Argo |
cinsellik konusunda seçici olmamak |
quench (one's) thirst at any dirty puddle f.
|
|
491 |
Argo |
(bir şey konusunda) cahil/bilgisiz olmak |
not know shit (about something) f.
|
|
492 |
Argo |
bir şeyi satın alma konusunda baskı yapmak |
hustle f.
|
|
493 |
Argo |
farklı ırktan biriyle ilişki yaşama/flört etme konusunda açık |
down with the swirl s.
|
|
Modern Slang |
|
494 |
Modern Argo |
inanmamak konusunda anlaşmak |
agree to disbelieve f.
|
|